Şanlıurfa’ya ,peygamberler şehrine yolunuz düşerse bir gün ziyaret etmeniz ve sabır için dua etmeniz gereken yerdir “Hz.Eyüp Peygamber Sabır Makamı”.
Kur’an-ı Kerim’de sabır kahramanı olarak anlatılan, sabır denince hemen hatırlanan ve ilahi dinlerin ortak atası olarak kabul edilen Hz. İbrahim’in (a.s) soyundan gelen peygamberdir Hz. Eyüp (a.s). Ve hikayesi şöyledir Hz.Eyüp Peygamber Sabır Makamı’nın;
Eyyub (a.s) çok mal ve serveti ile on oğlu vardı. Sürü sürü hayvanları, bağları ve bahçeleri bulunuyordu. Şam civarındaki çiftliklerinde binlerce insan çalışırdı. Fakat servetinin çokluğu onu Allah yolundan alıkoymadı. Eyyub (a.s) Şam civarında yaşayan insanlara peygamber olarak gönderildi. Onları Allah’a iman ve ibadet etmeye çağırdı. Bu uğurda pek çok zahmet çekti. Sonra malı, evladı ve bedeni ile imtihan edildi. Eyyub (a.s) çok büyük sıkıntılara göğüs gerdi. Sabrı, kullukta kusur etmeyip şikayette bulunmayışı ve başka güzel vasıfları ile ibadet ehline ve akıl sahiplerine örnek oldu.
Allah’a Hz. Eyyub’u imtihan etmeyi murad etti. Onun mallarını çeşitli vesilelerle elinden aldı. Koyunları sel, ekinleri ise rüzgar ile telef oldu. Şeytan çoban suretinde ağlayarak Eyyub (a.s) yanına geldi. O sırada insanlara vaaz ve nasihatte bulunan Eyyub (a.s) mallarının ve servetinin telef olduğunu söyledi. Hz. Eyyub (a.s) bu haber karşısında hiç şikayette bulunmayarak Allah’a hamd ve şükürde bulundu ve “Üzülme! O malı mülkü bana Rabbim vermişti. Şimdi de aldı. Çünkü sahibi O’dur.” dedi. Bu sözleri ve hareketi karşısında şeytan perişan olup, geri gitti.
Sonra Allah Eyyub (a.s)’ın, hocaları ile ders okuyan çocuklarının da zelzeleyle ruhlarını aldı. Bu defa hoca şekline giren şeytan feryat ederek Eyyub (a.s)’ın yanına geldi; “Ey Eyyub! Allah evini zelzele ile yıktı. Çocukların öldü. Her biri parça parça oldular.” dedi. Çocuklarına olan şefkatinden dolayı gözlerinden yaşlar gelen Eyyub (a.s) sabır ve tevekkül ederek, Allah’a teslimiyetini bildirdi. Şeytana da: “Ey mel’ûn! Sen İblissin. Beni Rabbime isyana teşvik etmek istiyorsun. Şunu bil ki, evladım bir emanet idi. Rabbime niçin incineyim. Rabbime hamd ederim.” buyurdu. Bundan sonra Allah Eyyub (a.s)’ın vücuduna hastalık verdi.
Eyyub (a.s) hastalığı gün geçtikçe şiddetlendi. Akrabaları, komşuları ve başkaları yanına uğramaz oldu. Yalnız hanımı Rahime Hatun onu terk etmedi. Ona hizmetine devam edip, ihtiyaç için neyi varsa sarf etti. Eyyub (a.s) bu hastalık halinde de şikayet ve feryadda bulunmayıp, hamd etti ve sabır gösterdi. Bu defa şeytan Eyyub (a.s) bulunduğu şehir halkına vesvese vererek; “Onun hastalığı size geçer, onu şehrinizden çıkarın.” dedi. Şehir halkı Eyyub (a.s) ve hanımı Rahime’yi şehirden dışarı çıkardılar. Rahime Hatun şehrin dışında bir yerde Eyyub (a.s) hizmete devam etti.
Eyyub (a.s), yedi yıl dert ve bela içinde kaldı. Halinden hiç şikayet etmedi. Şeytan, bu defa insan suretinde Rahime Hatunun karşısına çıkıp onu Eyyub (a.s) hizmetinden alıkoymaya çalıştı. Ona; “Kendine yazık ediyorsun. Hastalığı sana geçer.” dedi. Rahime Hatun ise, şeytana; “Onun üzerimdeki hakkı çoktur, ödeyemem. Nimet ve rahat vaktinde onunla yaşadım. Bu hastalık halinde onu bırakamam.” dedi. Dönüşte, olanları Eyyub (a.s)’a anlattı. Eyyub (a.s)’da onun şeytan olduğunu ve onun vesvesesinden sakınmasını söyledi. Şeytan daha sonra da Rahime Hatunun karşısına çıkarak, vesvese vermeye çalıştıysa da aldırış etmedi.
Eyyub (a.s)’ın hastalığı gittikçe şiddetlendi. Onun bu hali beden, kalp ve lisanıyla yaptığı kulluk ve peygamberlik vazifelerini iyice zorlaştırdı. O zaman Allah’a dua ve niyazda bulundu: “Bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” dedi. Allah onun dua ve niyazını kabul etti.
Bir gün Eyyub (a.s)’ın hanımı Rahime Hatun yiyecek aramaya çıkmıştı. İkindi vakti Allah’ın lütuf ve müjdesi ulaştı. Cebrail (a.s) gelerek Allah’dan; “Ey Eyyub! Bela verdim sabrettin. Şimdi ben sıhhat ve nimet vereceğim.” haberini getirdi. Allah; “(Ey Eyyub!) Ayağını yere vur. Çıkan sudan gusleyle ve soğuğundan iç.” (Sâd sûresi: 42) buyurdu. Bu emr-i ilahi üzerine Eyyub aleyhisselam ayağını yere vurdu. Biri sıcak, biri soğuk, iki pınar fışkırdı. Sıcak sudan gusül edince bedenindeki, soğuk sudan içince içindeki hastalıklardan kurtuldu ve sıhhate kavuştu. Kuvveti geri geldi. Taze bir genç oldu. Elinden alınmış olan mallarını Allah geri iade etti. Çok sayıda evlad ihsan etti veya bir rivayette ölmüş olan oğullarını diriltti. Yüz çeviren dostları kendisine muhabbetle yöneldiler.
Şanlıurfa’nın, o huzur kokan memleketin, en özel yerlerinden birisidir bu makam. Camii’nin hemen önünde yer alan kuyu ve biraz ilerisinde çile makamını görünce, hikayesini bildiğiniz bu mekanın daha fazla tadını alacaksınız. Çeşmelerden akan şifalı sudan içtiğiniz bir yudum ile orada bulunduğunuz her an ettiğiniz duaların kabul olması dileği ile..