Türkiye dünyaya gelmiş, duygularını eserlerine aktarmış pek fazla eski sanatçımız vardır.
Eskiler diyoruz..
Eskiler diyoruz çünkü, müzik eskiden bir başkaydı. Dönem eski tabii, ülkenin durumu gelişmekte ama o zamanlar dostluklar gerçek, hayattan beklentiler bir başkaydı. Sanatçı olmak demek büyük bir yetenek, büyük bir emek demekti. Dönemimizdeki gibi teknolojik aletlerle açıklar kapanmıyordu o zamanlar gerçek bir yetenek gerekiyordu.
Plak sahibi olmak, afişlerde yer almak, küçük gazino denen dönemin en parlak mekanında şarkı söylemek başlı başına star olmak demekti. Her şey emekti..
Bakkaldan ekmek almak için kuyrukta beklenilen, yediğin sebzenin meyvenin tadının bir başka olduğu, bisküvinin tadının şu zamandan daha lezzetli olduğu, bir şeylere kolayca ulaşılamayan dönemdi o dönemler..
Ve bu zamanlarda Bursa’da şirin mi şiirin bir bebek dünyaya geldi, 87 yıl önce tamda bugün de.. Takvimler 6 Aralık’ı göstermekte. Türk Sanat Müziği’nin gözde isimlerinden Zeki Müren gözlerini dünyaya açtı. Kim bilecekti bu minik bebeğin, Türk musikisinde çok önemli bir sanatçı olacağını. Asrın seslerinden birisiydi o..
Eğitim hayatı 1930’lar da bu kadar kolay değildi tabii. El işi dersleri daha fazla olur, yetenekler teker teker çıkardı ortaya. Zeki Müren de ilk olarak ortaöğretime Bursa’da başladı ve sonra parlak şehir İstanbul’a geldi. Lise hayatına burada başlayan Zeki Müren Boğaziçi lisesine gitti. Zaman su gibi aktı geçti üniversite yılları geldi. Güzel Sanatlar Akademisinde Yüksek Süsleme Bölümünü okumaya başladı. Buradan mezun olurken bir çok desen sergisi yaptı..
İstanbul da eğitim hayatı tamamlanınca Bursa’ya dönen Zeki Müren, Bursa da solfej dersleri alarak musiki bilgisini artırmaya başladı. 1950 yıllarında sınavla İstanbul Radyosunu kazandı ve burada ilk radyo konserini verdi. Sesi o kadar büyüleyiciydi ki, bu konseri çok beğenildi ve canlı yayın yapmaya başladı. Günden güne daha çok gelişen ve herkes tarafından beğenilen bu ses plak yapma kararı aldı. Ve bu karardan sonra Zeki Müren pek çok sahne de yer aldı ve plaklar yaptı. 600’ü aşkın plak ve kaset doldurdu. Türkiye’de en çok konser veren isim oldu.
O dönemde tabii eğer sanatçıysanız ve sesiniz güzelse filmler yapılırdı. Baş rolde yer alır, yeni çıkan şarkıya muhakkak burada yer verilirdi. Zeki Müren de 1954 yılında ilk filminde yer aldı. Büyük başarılar kazandı. Buna benzer on sekiz sinema filminde daha yer aldı.
Başarılar birbiri ardına sırlandı. Bu başarılar zorluklarla çok fazla çalışmalarla kazanıldı tabii. Yorgunluklar artmış, yaş ilerlemiş, hastalıklar baş göstermişti. Zeki Müren’in kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı vardı. Yaşlılık kapıyı çaldı. TRT İzmir Televizyonun da kendisi adına düzenlenen törene katıldığı sırada, sevgi dolu kalbi yorgun düştü ve kalp krizi geçirmesi sonucu hayata açtığı gözlerini başarılarla dolu geçen zamanla sonsuza dek kapattı. Tüm hayranlarını yasa boğan bir veda oldu. Bursa’da doğduğu topraklarda ona Emir Sultan Mezarlığı’nda yer verildi.
Günümüzde hala böyle sesleri dinleyen, ilham alan, hayranlığını sürdüren bir nesil yer almakta; ancak böyle sanatçılar bir daha gelir mi bilinmemekte.
Asrın sanatçısı, sanat güneşimizin doğum gününü her yıl olduğu gibi bu yılda unutmayarak en içten mutlulukla kutluyoruz..
“Ömür çiçek kadar narin bir gün kadar kısa
Ağlama değmez hayat bu gözyaşlarına” – Zeki MÜREN