Beyza Demirel

SEN OLMAK

Sen olmak ya da biz olmak. İnsan sen olmadan biz olabilir mi? Karşıdaki gibi düşünmeden karşıdakinin düşüncesini ve tavrını bilmeden yaşadıklarını bilmeden bizliğe adım atabilir mi?

Hatalar yapar insanoğlu. Hiç düşünemez o an yaşanırken yetersiz kalır kalp ya da zeka. Bir anda çalışamaz ikisi. Eğer becerebilseydik daha farklı olmaz mıydı herşey. Daha bedenimiz biz olmadan başka bir bizliğe adım atıyoruz. Yanılıyoruz, deniyoruz, sona yaklaşıyoruz olmuyor. Kolay olsaydı herşey değer bilir miydik? Kaybettikçe değerleniyor ve değerlendikçe kaybediliyor hayatlar. Aslında empati gibidir sen olmak. Empati onun gibi düşünmektir ama sen olmak düşünmenin yanı sıra onun  gibi yaşamaktır. Onun sevdiği şeyleri sevmek yaptığı şeyleri yapmaktır. Eğitim ile öğretimin ayrıldığı şeydir. Birisi ezber birisi karakterdir. İnsan fark etmez aslında sen olmayı. Sen olurken biz oluverir. Karşılıklıdır sen olmak fedakarlık ister. Adil değildir hiç bir zaman bazısı çok bazısı az. Değmez mi yinede herşeye rağmen. Şikayetlerden arınarak sevmek gerek körü körüne de değil sadece fazla birşey beklemeden. Sen olurken kendinden vazgeç demiyorum asla ama zaman tanı göreceksin ki aslında fark etmeden birden sen oluvermişsin.

Hiç siz denediniz mi sen olmayı ya da düşündünüz mü fark etmeden birden o olduğunuzu. Bir melek çıkar karşınıza seni seviyorum demez belki diyemez ama bilirsin onun sevdiğini. Meleklerin cinsiyeti olmaz derler ya hani işte o misal bilemezsin meleğini. Yüreğinden geçenleri tamin edemezsin belki ama yavaş yavaş o gibi düşündüğünde anlarsın onu. Kavrarsın bilinmezlerini yeni aldığın kitap heyecanıyla okursun aklını. Her harfinde kendini bulursun okudukça da içinde bir kahraman seçersin kendine. Bazen dersin neden ben bu kitabı daha önce okumadım diye  düşünür acı çekersin. Ama yinede mutlusundur okuduğun için.

Bir yerden sonra o kadar sen oluverirsin ki aslında senin sevmediğin, onun sevdiği şeyleri o olmadan bile yaparsın. Sen sinemayı sevmezsin o çok sever mesela. Sen teklif edersin sinemaya gidelim diye. Onu çok seversin alışırsın. Zor gelmez bunlar. O olmayı seversin. Hiç almadığın hazzı alırsın severken.

Sen sen oldukça bazı şeylerde değişir. Sen olmanın en büyük düşmanıdır alışmak. Sana alıştım demeye başlar. Sen olmayı başarır ama alışmak canını acıtır. Rituele döner herşey. Aynı buluşmalar aynı sözler. Hatta o konuşurken bile bir sonraki cümlesini tahmin edersin. Bazen o cümleye başlar başlamaz gülmeye ya da ağlamaya başlarsın. Ama yinede cümlesini bitirmesini beklersin.

Uğraşırsın onun için geceni gündüzüne katarsın. Ömrünü adarsın ama bu masalın sonu iki türlü biter. Ya sonsuza ya da vedaya bırakır bu durum. Sen olup kavuşup yolun sonuna kadar devam edenlere ne mutlu. Tüm yolumuz sona varsın.

Peki ya veda edenler? Vedalar üzücüdür. Sen olup ayrılanlar için daha üzücü bir durum. Sen olmuşsundur bir kere. Dönemezsin geriye eski şeylerden zevk alamazsın illa onunla yaptığın şeyleri istersin. Ve onları yaptıkca o geliverir aklına. Bir yerdeki anıları canlanabilir ayrılanların ama sen olanların sadece aklına anılar gelmez. Heryerde onu arar gözleri. Hisseder, birazdan o gelecek diye umar. Sanki buluşma saatinden önce gelmiş gibidir. Unutamaz hiç birşeyi. Anıları unutmak kolay. Ama geri dönüşü yoktur sen oluvermenin. Biz olup ayrılmak kanser gibidir

Sen olursun, biz olursun. Bir gün ayrılık olur, yok olursun.

Bütün güzellikler sizlerle olsun…