Bazen insan yazacak gücü de bulamıyor kendinde..
Satırlar ne kadar zor oluşuyor anlatamıyor..
Oysa kafasında, kendisiyle sonu olmayan bir muhabbette..
Fakat yazmaya gelince…
Eskileri düşünüyordu bu aralar..
Eskiden olsa ağzını açıp derdini açıkça anlatamaz, yüreğinden geçenleri, olmasını istediklerini asla dile getiremezdi..
Susardı..
Hem de uzun uzun susardı..
Bu karşısında ki insanın ona yaklaşımını zorlaştırırdı..
Fakat şimdi değişmişti..
Artık fikirlerini, hislerini açıkça söyleyebiliyordu..
İsyan ediyordu; ancak, bu kez de karşında ki insan sanki o susmuş, hiçbir şey dememiş gibi hareketsiz kalıyordu..
Anlamıyordu sanki kimse onu..
Hem de onca konuşmalarına, isyanlarına rağmen..
Her ikisinde de o hatalı oluyordu bu kez..
Birisin de hiç konuşmuyor diye kötü olurdu, diğerinde abartıyorsun sürekli diye..
Abartmak..
Ah o abartmak kelimesi..
Ne kadar canını acıtıyordu artık..
İnsanın içindekileri dile getirmesi, büyüyen kırgınlığını, acısını anlatması nasıl olur da abartmak olur anlayamıyordu..
Belki de hayattan çok fazla şey istiyordu..
Belki hak etmiyordu..
Belki karşısında ki insan ona değer vermiyordu..
Belki önemsiz birisiydi..
Belki.. Belki.. Belki..
Belki de Bayan Hiçlikti..
Umudu kırılmış bir insana sabret demek kadar saçmaydı bu hayat..
Çabalamaktan dermanı kalmamış, bitmiş, kırılacak yeri kalmamış bir insanken; hayatta tek beklentisi mutlu olmak, sevilmek iken: Ölmüştü..
Yaşadığını hissetmiyorsa bir insan..
Aldığı nefes canını yakıyorsa..
Hayal kurmak yeniden kanatıyorsa yüreğini..
Bu insana yaşıyor denir miydi?!