Şans dediğimiz şey doğru zamanda doğru yerde olma durumu mudur sizce? Kaçımız kendimizi çok şanslı hissederken, kaçımız şanslı olduğunun garantisini verebilir? Şans aslında hayata bakış açımızın bir yansıması, bunu biliyor muydunuz? Hayata pozitif bakan insanlar şans açısından daha iyi durumdalar, çünkü baktıkları tek odak noktaları yok. Tek bir şeye odaklanıp daha sonra onunla karşılaşamayınca kendimizi olumsuz olarak çökmüş hissederiz. Bu olumsuzluk durumu da tabii şanssız olduğumuz gerçeğini doğurur. Aslında kural basit;
Hayata olumlu bak!
Geçenlerde bir yazıya denk geldim sevgili okurlar. Bu okuduğum yazıyı hatırladığım kadarıyla sizlerde paylaşmak istiyorum, çünkü benim bu yazıdan sonra hayata bakışım değişti. Belki sizler içinde bir değişim noktası olur.
Sanırım Profesör Richard Wiseman’ın bir araştırmasıydı bu. Profesör Richard, şans hakkında bir çok araştırma yapan birisidir. Bundan on yıl kadar önce şansız insanların içerisinde bulunduğu durumu merak ederek bu araştırmaya yöneldi, ve ulusal gazetelere ilan vererek kendini şansız hisseden bay – bayan denekler topladı. Bu ilanı sayesinde deney için yüzlerce katılımcı oldu. İnsanlarla önce oturdu, ve Profesör onlara neden kendilerini şanslı ya da şansız hissettiklerini sordu. Hiç kimse neden şanslı ya da şansız olduklarına dair kesin cevaplar veremedi. Daha sonra deneye başladı. Deney şu şekilde gerçekleşti. Profesör Richard deneklerin ellerine birer gazete verdi ve onlara gazetede ki iş ilanlarına bakmalarını söyledi. Bu gazetenin sayfalarının birisinde, sayfanın yarısını kaplayacak büyüklükte harflerle “Deney görevlisine bu yazıyı gördüğünüzü söyleyin ve 250 dolar kazanın!” yazmaktaydı. Bu sırada Profesör tüm deneklerin yüzlerini sabitlenmiş bir şekilde izliyordu. Kendini şansız hisseden insanlar gazeteyi tutarken oldukça gergin gözüküyordu. Şanslı hisseden insanlar ise, haberin farkına varınca hemen deney görevlisinin yanına gitmişlerdi.
Profesör Richard, bu deneyde şunu anladı. Kendini şanslı hisseden insanlar daha rahat ve açık bir beyne sahipken, kendilerini şansız gören insanlar daha kapalı bir algıya sahip oluyorlardı. İş bulma fırsatlarına odaklanan insanlar kocaman harflerle yazılmış haberi bile göremeyebiliyorlardı. Şanslı insanlar ise sadece aradıkları şeyi değil, tüm gazetede ne olduğunu daha iyi görebilmekteydi.
Bu deneyden sonra Profesör Richard, şanslı olmak için 4 ilke olduğu fikrini ortaya attı. İnsanların bu 4 ilke sayesinde şanslı olabileceklerinin garantisini verdi.
Profesör Richard’ın 4 ilkesi insanlar için şöyledir:
-
İçsel sezgilerinizi dinleyin, normalde doğru çıkarlar.
-
Yeni deneyimlere ve normal rutininizi bozmaya açık olun.
-
Her gün birkaç dakikanızı güzel giden şeyleri hatırlayarak geçirin.
-
Önemli bir telefon görüşmesinde ya da telefon görüşmesi öncesinde kendinizi şanslı olarak hayal edin. Şans çoğu zaman doğru çıkan bir tahmindir.
Bu deneyden sonra kendini şanssız hisseden insanlara bu ilkeler söylenmiş ve aradan 2 ay geçtikten sonra insanların yüzde sekseninde büyük değişiklerin meydana geldiği ortaya çıkmış. Çünkü hayat bakış açımıza göre değişen bir ortamdır. Her ne kadar kendimizi kısıtlarsak, kısıtlandığımız o durumlar arasında hapis hayatı yaşarız. Kaçması mümkün olan bir ada da hapis kalmayı tercih etmek bizlerin elinde.
Şimdi hepimiz hayata bakışımızı değiştirmeli, kendi kendimize ördüğümüz şanssızlık duvarlarını yıkarak, hayatımızın bugününü ŞANS DÖNÜM NOKTASI olarak değiştirmeliyiz.
Motive edici yol arkadaşımız : “Kalbini açıp gönlündeki cennete şans tanıdığında aydınlığın karanlığa istilası başlayacak.” sözü olsun.
Kendinizi şanslı hissetmeniz dileğiyle..
harikasın çalışmalarının devamını dilerim
Teşekkür ederim 🙂