Sokakta amaçsızca yürürken oluşan bu yazıyı çocukluğumuza armağan etmek istiyorum; çünkü hepimizin yüreğinde kalan o anıları şu zamanda çocuklar ve gençlerde göremiyorum. Hayattan zevk alma, çocuk olma ve oyun oynama şekilleri hep değişti.
Bundan 20 sene evvel ve benden büyükler için daha fazla öncesi, çocukluğun gerçek olduğu dönemlerdi. Sabah saatleri 6’yı gösterince heyecanla kalkar, evde herkes uyumaya devam ederken bizler televizyonun başında yerimizi alırdık. Saatler süren bir çizgi – film kuşağı olurdu. Şimdide televizyonlarda özel olarak oluşturulmuş çizgi – film kanalları var ama bence o zamanın çizgi – filmlerinin tadı bir başkaydı. Çizgi – filmler elde çiziliyor olurdu. Bilgisayarla tasarımlar bu kadar yaygın değildi ve muhakkak ki %70 el yapımıydı. Tom ve Jerry, Buggs Bunny, Road Ranner, Tweety, Şeker Kız Candy, Pokemon, Heidi, RedKid, vb. bir çok çizgi – filmler vardı. Sırasıyla hepsini izler, bir sonraki çizgi – filmi iple çekerdik. Saatler ilerledikçe acıkmaya başlar, çizgi – filmler biter bitmez annemizin yanına koşar onu yatağında zıplayarak uyandırıp acıktığımızı söylerdik.
Kahvaltı sonrası evde kendi kendimize ne güzel oynardık. El işi kağıtlarından değişik kurgular yapardık. Erkekler mutlaka kılıç, kızlar ise mutlaka sihirli değnek yapmıştır. Kendimizi hayallere hapsederdik oyunlar oynarken. Tek başına oynarken bile bilinmeyen diyarlar kurar, o diyarların prensleri, prensesleri, süper kahramanları olurduk (şimdi telefonlara indirilen, bilgisayarlara kurduğumuz oyunlar bizim hayal kurmamızdan ziyade kurulu bir hayal dünyasını bize sunuyor).Kendi kendimize oynarken bir anda zilin sesini duyar;
-Ahmet / Ayşe aşağı geliyor mu teyze?
sorusuna giyinerek hazırlanırken,
-Olmaz çocuklar Ahmet / Ayşe şimdi öğle uykusuna yatacak kalkınca iner aşağı.
Cevabını duyunca üzülür,
–Bana ne ya uyumuycam ben aşağı ineceğim!
diye ağlamaya başlarken zorla uykuya yatırılırdık. Ağlaya ağlaya birkaç saat uyur, kalkar kalmaz yemek yiyip sokağa fırlardık.
Evcilik oynardık. Maç yapardık. Akşam oluncaya dek kapımızın önünde tüm arkadaşlar bir arada açlık hissetmeden oynardık. Şimdiki çocuklar sokakta oynamıyor buna üzülüyorum (günümüz şartları sokakta oynamaya pek uygun değil gerçi). Mesela yeni nesil kaykay düşkünü ama onun atası torneti bilen kaç çocuk vardır? Beş taşı oynayan çocuğu en son ne zaman gördünüz? Yakan top yerini Clash bilmem nelere bırakmadı mı sizce de?
Tamam kabul etmek gerek devir değişti artık teknoloji çağındayız; ama çocuklara bakınca benim gibi üzülmüyor musunuz sizlerde? Çocukluklarını yaşadıklarını zannetmiyorum. Eskiden çocuk olmak daha güzeldi..